MERİTOKRASİ KAVRAMININ ORTAYA ÇIKIŞI

Meritokrasi kavramı ilk defa 1958 yılında Michael Young tarafından yazılan “The Rise of the Meritocracy; 1870-2033 (Meritokrasinin Yükselişi)” adlı kitapta yer almıştır. Michael Young’a göre bu kavramın kökeni, şans eşitliği kavramında olduğu gibi belirsiz, gizlidir. Genel olarak ilk kullanımı 1860’larda İşçi Partisiyle ilişkili az sayıda baskısı olan dergilerde gerçekleşmiş gibi görünmektedir. “Merit” ve “krasi” kelimelerinin birleşmesinden oluşan kavram, liyakatli olanın gücü elde edebilmesi anlamına gelmektedir.

Meritokratik uygulamaların ilk defa Almanya’da Prusya Kralı I. Frederick’in adımlarıyla atıldığına inanılmaktadır. Çünkü I. Frederick, devlet kadrolarına girişte hukuk öğrenimin zorunlu kılınması, sınav uygulanması gibi birden çok uygulama ve koşulu zorunluluk haline getirmiştir. Her ne kadar meritokrasi kavramını ilk defa 1958’de Michael Young’ın kullandığı yaygın olarak kabul edilse de kavram bundan iki yıl önce Sosyalist Yorum (Socialist Commentary) dergisinde Alan Fox’un yazdığı “Sınıf ve Eşitlik” makalesinde yer almıştır. İlk yayımlanmaya başladığında haftalık olarak çıkan dergi, İngiltere’de İşçi Partisinin sol kanadındaki bir siyasi grup tarafından yayımlanmaktaydı. Fox’un makalesi sınıflaşmaya neden olan ideolojiler, sosyal araçlar ve politikaların sosyolojik bir özetiydi. Daha fazla eşitlik arayışında olan Fox için meritokrasi, suistimal demekti. Fox’un makalesi, meritokrasinin gerekliliğine karşı olan bir sosyalist argümandı. Dolayısıyla sosyalistlerce meritokrasi kavramı ilk kullanılmaya başladığında günümüzde birçok kimse tarafından kabul edildiği gibi olumlu anlamda değil, olumsuz bir anlamda kullanılmaktaydı.

YOUNG'IN TANIMI

Young’ın kitabında meritokrasi; zekayla çabanın birleşmesi erdeme/liyakate eşittir formülüyle anlatılırken günümüzde hüner veya liyakat; yetenek, eğitim ve tecrübeyi de içermektedir. Kitapta meritokrasi bir ideoloji veya örgütlenme ilkesi olarak sunulur. Günümüzde de meritokrasi, personel istihdamında liyakat sisteminin esas alınması olarak tanımlanabilmekte ve çoğunlukla da bu şekilde anlaşılmaktadır. Meritokrasi, modern ve eşitlikçi toplumların bir özelliğidir. Adeta bir yetenekler aristokrasisi yaratan meritokrasi modern toplumları ayrıcalıklı toplumlardan ayırır. Miras kalmış ve kolektif imtiyazlara karşı mücadelede en temel araç olan meritokratik ilkeler modern toplumun sosyal ayrımının temel unsuru haline gelmiştir. Modern öncesi toplumlarda diğer sosyal bağların kuvvetinden dolayı meritokrasinin vücut bulması mümkün değildir. Meritokrasi, Batı toplumlarında giderek olumlu bir anlam kazanmış ve kapitalizm ve eşitlikçi değerler, siyasi ideoloji veya Amerikan Rüyası gibi kavramlarla ilişkilendirilmiştir.

Young’ın tanımlamalarından hareketle meritokrasinin varlığı için gereken iki özellik; tarafsız yarışma ve şans eşitliğidir. Eğer şans eşitliği mevcut değilse herkesin hayal ettiği bu topluma ulaşılamayacaktır. İdeal bir meritokratik toplumda, olası çürümeyi azaltacak açık ve şeffaf bir sistem yoluyla sosyal hareketliliği ortaya çıkarmak mümkündür. Meritokrasinin çekirdek ilkeleri (düsturları) sosyal hareketlilik ve şans eşitliğidir. Şans eşitliği, bütün yeteneklere serbest alan sağlayan bir toplum yapısı fikrinden türemiştir. Tarafsız yarışma ve şans eşitliği sağlandığı takdirde her birey zeka ve çabasına dayanarak hak ettiği mesleğe ve statüye ulaşmaktadır. Meslek ve statülerin hüner sahibi her kesimden insana açık olması gerekir. Bu nedenle bir sosyal hareketlilik söz konusudur. Meritokrasi, bir başka tanımla, yeteneklerini kullanabilmeleri için insanların çok çalışmayla sorumlu oldukları ve çoğunluğa dahil her bir kimsenin kendisi için uygun olan ve ödüllendirileceği sosyal pozisyona ulaşacağı fikirlerine dayanan bir sosyal sistemdir. Aynı zamanda insanların kendi doğal yeteneklerine uyan işte çalışabildiğinde başarılacak sosyal harmoniyi anlatır.

MERİTOKRASİNİN OLUMSUZ YANLARI

Meritokrasi, herkese şans eşitliğinin tanınması suretiyle yetenek ve çabasını kullananların yani hak edenlerin, ehil oldukları işe sahip olmalarını güvence eden, böylece toplumsal kaynakların paylaşılmasında adil bir düzeni hedefleyen bir ideolojidir. Aynı zamanda işin ehline verilmesi suretiyle işlerin layıkıyla yerine getirilmesi ve toplumsal verimliliğin sağlanmasını güvence eder. Bu suretiyle meritokrasi arzulanan bir ideoloji ve düzen kurucu ilkeler bütünü olmasına rağmen beraberinde getirdiği bazı olumsuzluklar da söz konusudur. Jonathan Mijs ve Mike Savage’a göre tam da meritokrasinin rehber siyasal ilke olarak benimsendiği zamanda gelir ve refah eşitsizliği de artmıştır. Bu nedenle meritokrasi tamamen bir seçkinler projesidir (elitist proje). Zira meritokrasi yetenekli ve seçkin olanların başarısını garanti etmekte, toplumun diğer kesimlerini göz ardı etmektedir. Bu nedenle bir seçkinler projesi haline gelmektedir. Aynı zamanda Mijs ve Savage’a göre meritokratik fikirler eşitsizliğe karşı değildir, yalnızca ayrımcılığa karşıdır. Toplumda herkesin şans eşitliğini sağlama arzusuyla herkese fırsatları kullanma olanağı verilmektedir. Ancak nihayetinde herkes toplumsal kaynakların paylaşımından eşit oranda yararlanmamakta, hak ettiği kadarıyla pay almaktadır. Bu nedenle meritokrasi milli toplumu denkleştirmeye çalışan bir tür sosyalizm olarak nitelendirilebilmektedir.

Kimilerine göre meritokrasi sosyal gruplar arasında eşitsizliğin sürmesine hizmet eden, dolayısıyla hiyerarşiyi kuvvetlendiren bir ideolojidir. Statü, güç ve zenginliğe sahip olanlar karşılığını hak eder, zayıflarsa eksik çalışmalarından dolayı kendi kaderlerini çizerler. Meritokrasi fikri bu nedenle Protestan çalışma ahlakının söylediği sıkı çalışan insan başarır inancıyla uyumlu görülmektedir. Bununla birlikte bütün toplum
 kesimleri arasında eşit rekabet imkanının olduğunu garanti edebilmek güçtür. Zira kaynak paylaşımından yüksek pay alan kesimde doğmuş ve
 yetişmiş olan bireyler ile tam tersi bir durum içinde yetişmiş bireylerin eşit rekabet içerisinde olduklarını iddia etmek mümkün değildir. Dolayısıyla
 meritokrasinin seçkinlerle diğer insanların eşit rekabetini reddettiği söylenebilir. Bu nedenle meritokrasi eşitliğe bir tehdit olarak düşünülebilir, çünkü
 yönetimde ve toplumda bir azınlığın baskınlığını meşrulaştırmaktadır. Seçkinlerin hükümranlığını garanti etmektedir. Son-hoor Tan’ın anlatımıyla
 seçkinler de John Locke gibi bazı klasik liberal siyaset filozofları tarafından savunulan temel veya içsel insan eşitliğine inanabilirler; ancak kendileri
 ve diğer insanlar arasındaki nesnel rekabete karşı oldukları ileri sürülebilir. Başka bir söylemle seçkinlerin nesnel rekabet içerisinde olmayacakları
 aşikardır.

 Meritokrasinin toplumda tabakalaşmayı artırmasının bir örneği ve aynı zamanda meritokrasi idealizmine bir engel, insanların zirveye çıktığında
 önceliklerini kendi altsoylarını korumaya yöneltmesidir. Bu durumun en açık örneği eğitim alanında gösterilebilir. Meritokrasi, bireyin başarısı üzerine
 kurulu bir sistem olduğundan başarının temelini oluşturan eğitim, meritokasinin çekirdek konularındandır. Eğitim aynı zamanda meritokraside
 değerlendirme sürecinde kullanılan unsurlardan biridir. Meritokrasi, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasıyla toplumsal adaletin de sağlanacağını
 öngörür. Ancak, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması toplumda geçmişten gelen her tür eşitsizliğin ve dezavantajlı olma durumunun -örneğin sonraki
 kuşaklara aktarılan ekonomik olanaksızlıklar- yok edilmesini sağlamamaktadır. Bazı insanlar için diğerlerine göre merdivenleri tırmanmak daha
 zordur. Meritokrasi bu gerçeği ihmal etmektedir.

Meritokrasinin Siyasetteki Yeri

İngiltere’deki Meritocracy Party, beş maddeden oluşan bir manifesto yayımlamıştır. Bu maddeler, meritokrasi anlayışının daha net kavranmasına yardımcı olacaktır:

  1. Kayırmacılık yoktur: Ailenizin değil, sizin kim olduğunuz önemlidir.
  2. Yandaşçılık yoktur: Başkalarının sizin için ne yapabildiği değil, sizin ne yapabildiğiniz önemlidir.
  3. Ayrımcılık yoktur: Cinsiyet, ırk, din, yaş, geçmiş önemsizdir. Yetenek her şeydir.
  4. Eşit imkânlar: Herkesle aynı noktadan başlar ve yeteneklerinizin sizi götürdüğü yere gidersiniz.
  5. Tatminkâr erdemler: En başarılı insanlar, en yüksek tatmine erişirler.

Anahtar Kelimeler: Meritokrasi, Siyaset, Michael Young, Liyakat, Şans, Seçkin, Tarafsız Yarışma, Eşitlik 

Kaynakça: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2645344

Orhan Açıkgöz
Yücel Kültür Vakfı
Gönüllü Yazar

YKV Content:1542