Gezegenimizde uzun bir tarih boyunca farklı topluluklar ve kültürler var olmuştur. Bu topluluklar, kendilerine özgü adetlere, düşüncelere ve kültürlere sahipti. Ancak zaman içinde bu eski yaşam biçimleri kayboldu, izlerini yitirdik ve birçok bilgiyi unuttuk. Ancak şans eseri, geçmişin derinliklerine ışık tutan Arkeoloji bilimi, bize bu kayıp bilgileri yeniden keşfedebilme imkanı sunuyor. Bu yazıda da, geçmişin sırlarını aydınlatan en ilginç arkeolojik buluntuları inceleyeceğiz.

ANTİKYTHERA DÜZENEĞİ

Antikythera Düzeneği, antik bir Yunan kargo gemisinin batıklarından çıkan bir astronomik cihazdır. M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenir ve karmaşık dişli sistemleri içerir. Bu düzenek, astronomik olayları tahmin etmek ve takvim hesaplamalarını gerçekleştirmek amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir. Ancak, bu seviyede teknolojinin o dönemde nasıl geliştirilebildiği konusunda bilim insanları hala hayrete düşmektedir.

KOSTA RİKA’NIN TAŞ KÜRELERİ

Kosta Rika'nın taş küreleri, Güney Kosta Rika'nın Diquis Deltası'nda bulunan dev taş kürelerdir. M.S. 600'e kadar uzanan antik uygarlıklar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. "Las Bolas" olarak bilinen bu dev taş küreler, genellikle volkanik bir taş olan gabro kullanılarak oyularak yapılmıştır. Kürelerin neden yapıldığı ve kullanım amaçları net olarak bilinmemekle birlikte, bazı arkeologlar kürelerin astronomik gözlemler için kullanılmış olabileceğini düşünmektedir. Diğer teoriler arasında kürelerin önemli alanları işaret etmek veya ritüel amaçlar için kullanılmak üzere yapıldığı spekülasyonları bulunmaktadır. Kosta Rika'nın taş küreleri, antik çağlardaki mühendislik becerisini yansıtan ve hala çözülememiş bir gizemi temsil eden önemli arkeolojik eserlerden biridir.

STONEHENGE

İngiltere'deki Stonehenge, 4 bin yıl öncesine tarihlenen megalitik bir yapıdır. Büyük taş blokların karmaşık bir düzenle yerleştirildiği bu alanın, gözlemevi, takvim veya ibadet yeri olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Ancak, bu megalitik yapı tam olarak nasıl inşa edildiği konusunda ve kullanım amacı hakkında kesin bir bilgi yoktur.

KLEOPATRA’NIN MEZARI

Mısır Kraliçesi Kleopatra'nın mezar yeri, tarih boyunca büyük bir gizem olmuştur. Kleopatra, M.Ö. 305 ile 30 yılları arasında hüküm süren Ptolemaios Hanedanının sonuncu lideridir. Kleopatra'nın, Roma İmparatoru Augustus'un güç kazanmasının ardından Antonius ile birlikte intihar ettiği bilinse de, Kleopatra'nın mezar yeri net bir şekilde belirlenememiştir. Antik tarihçi Plutarkhos'un eserlerine göre, Kleopatra ve Antonius'un gömüldüğü yer, Mısır tanrıçası İsis'in tapınağına yakın "güzel ve gösterişli" bir anıt olarak tanımlanmıştır. Ancak, bu mezarın tam yeri arkeologlar tarafından hala bulunamamıştır.

Kleopatra'nın mezarının bulunamaması, antik mezar soygunculuğunun yaygın olduğu dönemlerde gerçekleşmiş olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle, Kleopatra'nın son istirahat yeri hakkındaki gizem hala devam etmektedir.

QİN SHİ HUANG’IN MEZARI / KİLDEN ASKERLER

Çin'deki Terracotta Askerler, M.Ö. 3. yüzyıla ait İmparator Qin Shi Huang'ın mezarını korumak amacıyla yapılmıştır. Mezarının içindeki hazineler hala keşfedilmemiştir.

ATLANTİS

Platon'un bahsettiği mitolojik Atlantis adası, varlığı kanıtlanmamış bir gizem olarak kalmaktadır. Arkeologlar, bu efsaneye dair hala çalışmalar yapmakta ve olası kalıntıları araştırmaktadır.

ANTİK HAYVAN TUZAKLARI

İsrail, Mısır ve Ürdün çöllerinde bulunan antik hayvan tuzakları, milattan önce 300 yılına tarihlenir. Bu tuzakların vahşi hayvanları avlamak amacıyla inşa edildiği düşünülmektedir.

NAZCA ÇİZGİLERİ

Peru'nun Nazca Çizgileri, dünyanın en gizemli arkeolojik sırlarından birini oluşturuyor. Bu büyük çizimler, Nazca Çölündeki kumun yüzeyine oyulmuş ve yüksekten bakıldığında net bir şekilde görülebilen devasa desenlerden oluşur. Nazca Çizgileri, M.Ö. 200 ila 700 yılları arasına tarihlenir ve oldukça karmaşık geometrik şekillerden hayvan, bitki ve insan figürlerine kadar geniş bir yelpazede desenleri içerir.

GİZE PİRAMİTLERİ

Gize Piramitleri, Mısır'ın Gize şehrinde bulunan üç büyük piramitten oluşan antik bir yapı kompleksidir. Bu piramitler, Eski Krallık döneminde, M.Ö. 26. ve 25. yüzyıllar arasında Keops, Kefren ve Mikerinos tarafından yaptırılmıştır. Her piramit, ilgili firavunun mezarını içerir ve Eski Mısır'ın büyük mühendislik ve inşaat becerilerini yansıtarak günümüzde bile büyük ilgi çeker.

Keops Piramidi:
●    Firavun IV. Khufu tarafından M.Ö. 2580-2560 yılları arasında inşa edilmiştir.
●    146,6 metre yüksekliğindedir ve Eski Krallık'ın en büyük piramididir.
●    Gize Piramitlerinin en belirgin ve görkemli olanıdır.

Kefren Piramidi:
●    Firavun II. Kefren tarafından yaptırılmıştır.
●    Keops Piramidine benzemekle birlikte zirvesinde orjinalinde bir taş kaplama vardır.
●    143,5 metre yüksekliğiyle Keops'un hemen yanındadır.

Mikerinos Piramidi:
●    Firavun Mikerinos tarafından yaptırılmıştır.
●    Diğer ikisine kıyasla daha küçük olmasına rağmen hala etkileyici bir yapıdır.
●    65 metre yüksekliğindedir ve zirvesinde firavunun portresini içeren bir tapınak bulunur.

Gize Piramitleri, Eski Mısır uygarlığının zirvesindeki mühendislik başarılarını ve dini ritüellerini yansıtan eşsiz anıtlardır. Bu piramitler, hala çözülemeyen birçok gizem ve astronomik bilgi içerir, bu da onları dünya tarihindeki en önemli arkeolojik ve mimari yapılardan biri yapar.

TORİNO KEFENİ

Hazreti İsa'nın kefeni olduğuna inanılan "Torino Kefeni," 1353 yılında kaydedilmiştir. Ancak, yapılan modern testler bu kefenin M.S. 1260 ile 1390 yılları arasında yapıldığını göstermiştir. Kefenin gerçekten Hazreti İsa'ya ait olup olmadığı hala kesin olarak kanıtlanamamıştır. Bu keşif, tarih boyunca büyük bir ilgi ve tartışma konusu olmuştur.

GÖBEKLİTEPE

Göbeklitepe, M.Ö. 10. yüzyıla dayanan ve dünyanın en eski ibadethanesi olarak kabul edilen bir arkeolojik alan. Ancak, bu alanın inşa amacı ve kullanımı konusunda hala çok fazla bilinmeyen bulunmaktadır. Göbekli Tepe'nin, insanların yerleşik hayata geçişinden önce dini ritüeller veya gözlemler için kullanılmış olabileceği düşünülmektedir.

BAKIR TOMARLAR

Ölü Deniz Parşömenleri ile birlikte Kumran bölgesinde bulunan Bakır Tomarlar, tarihi bir hazineyi içerdiği düşünülen kayıtlara sahiptir. Bu topluluk tarafından oluşturulan kayıtlar, altın ve gümüş gibi değerli madenlerin yanı sıra çeşitli madeni paralardan oluşan büyük bir hazinenin varlığını ifade eder. Ancak, bu hazinenin gerçek olup olmadığı ve eğer varsa nereye saklandığı hala belirsizliğini korumaktadır. Bilim insanları, Bakır Tomarlar'da anlatılan büyüklükte bir hazinenin bölgede bulunamadığını savunurken, diğerleri ise bu kaydın gerçek olabileceğine inanmaktadır.

TUTANKAMON’UN ÖLÜMÜ

Tutankamon'un ölümü, Mısır tarihinin büyük gizemlerinden biridir. Firavunun mezarının keşfi, "firavunun laneti" söylentilerini beraberinde getirdi. Tutankamon'un beklenmedik bir şekilde öldüğüne dair birçok teori bulunmaktadır. Araştırmacılar, enfeksiyon veya bir kaza sonucu alınan yaraların firavunun ölümüne neden olabileceğini düşünmektedirler. Ancak, kesin bir sonuca varmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

ALTIN KAPLI SANDIK

Ahit Sandığı olarak bilinen altın kaplı sandık, antik dönemde "Hz. Musa'ya Allah tarafından verilen 10 emir"i içerdiği düşünülen kutsal bir kalıntıdır. Ancak, Bu sandığın nerede olduğu konusu hala belirsizliğini korumaktadır. Tevrat'ta bahsedilen kayıpların izine ulaşmak için birçok araştırma yapılmış, ancak henüz somut bir bilgi elde edilememiştir.

VOYNİCH EL YAZMASI

Voynich El Yazması, 15. yüzyıla ait ve kozmolojik semboller, bitki örnekleri ve çıplak kadın figürleri içeren gizemli bir el yazmasıdır. Bugüne kadar hiçbir dilde çözülememiş olması, metnin içeriğine dair büyük bir soru işareti bırakmaktadır. Yale Üniversitesi'nde bulunan bu el yazması, unutulmuş bir dilde yazılmış olabilir ve araştırmacıların dikkatini üzerine çekmeye devam etmektedir.

HOBBİTLER

Endonezya'nın Flores adasında bulunan Homo floresiensis, bilinen insan türleri arasında öne çıkan minyon bir form sergiler. Yetişkin bireylerin ortalama 1 metre uzunluğunda ve 25 kilo ağırlığında olması, bu türün diğer Homo türlerinden farklı olduğunu gösterir. Bu minyon türün, insan evrimi konusunda daha fazla soru ortaya atmasına neden olmuştur.

DELİKLİ KÜP

Londra'nın dış bölgelerinde bulunan ve Roma İmparatorluğu'nun İngiltere'deki hüküm sürdüğü döneme ait olduğu düşünülen delikli küp, henüz tam olarak anlaşılamamış bir amaca hizmet etmiş olabilir. Bazı araştırmacılar, bu küpün antik dönemde bir lamba veya içine fare veya yılan gibi hayvanların konulduğu bir kafes olarak kullanılmış olabileceğini düşünmektedir.

NUH’UN GEMİSİ

Nuh'un Gemisinin nerede olduğu konusu, tarih boyunca birçok arkeolog ve kaşifin dikkatini çeken büyük bir gizemdir. Ağrı Dağı'nda bulunduğuna dair birçok iddia olmasına rağmen, geminin gerçekten bulunup bulunmadığı kesinlik kazanmamıştır. Atlantis gibi, Nuh'un Gemisi de arkeolojik bir soru olarak gizemini korumaktadır.

ÜRDÜN’DEKİ BÜYÜK DAİRELER

Ürdün'deki antik daire şeklindeki duvarlar, yaklaşık 2 bin yıl öncesine tarihlenmektedir. Ancak, bu yapıların amacı hala tam olarak anlaşılamamıştır. Dairelerin içinde herhangi bir geçiş izni bırakılmamıştır, bu da yapıların kullanımını daha da gizemli kılmaktadır.

KAYNAKÇA:
https://arkeofili.com/hala-gizemini-koruyan-25-arkeolojik-bulgu/
https://www.unescodunyamiraslari.com/haberler/dunyanin-en-gizemli-10-arkeolojik-buluntusu/

ANAHTAR KELİMELER: Arkeoloji, gizemli, merak, arkeolojik, buluntular, ilginç, Ürdün, Nuh’un Gemisi, Hobbitler, Tutankhamon, Qin Shi Huang’ın Mezarı, Stonehenge, Londra, Delikli Küp, firavun, mezar, Ağrı Dağı

Orhan Açıkgöz 
Yücel Kültür Vakfı
Gönüllü Yazar

YKV Content:1525